1992
Beşiktaş Belediyesi
2022 "Gün Işığının Doğası", Galeri Bosfor
2020 "Kozayı Örmek", CIF / Art On İstanbul
2020 "Ebedi Yaz", Art On İstanbul
2019 "Bir Cümle Kurmak", Art On İstanbul
2018 "99 Kare", Art On İstanbul
2018 "Contemporary Istanbul", Art On İstanbul
2018 "Parça Bütün", Art On İstanbul
2018 “Düşünme İkonları”, Müze Evliyagil
2017 “Türk Modernizmi Seçkiler”, MKM
2014 “L’espace Critique1”, Galeri Nev Ankara
2010 “Abracadabra”, Mardin Bienali
2007 “Modern ve Ötesi”, Santralİstanbul
2007 “200 Sergi”, Galeri Nev Ankara
1999 “Müzesini Düşleyen”, Marmara Üniversitesi
1997 “Aynılık ve Ayrılık”, Borusan Kültür ve Sanat
1994 “10 Yıl Gravür Litografi Serigrafi”, Galeri Nev
1992 “Bizden ve Onlardan”, Tem Sanat Galerisi
1992 “66 Kare”, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
1989 “Büyük Sergi”, Mensucat Santral Ankara
1989 2. İstanbul Bienali, Atatürk Kültür Merkezi
1988 Tem Sanat Galerisi
Türkçe yazılı ilk eserin miladı olan 8.yüzyıldan bu yana, bu kültür içinde meydana getirilmiş özgün eserler resmediliyor. Sezer Tansuğ’un önerisiyle seçme, süzme, aykırı bazı ressamlar geçmişe doğru uzun bir yolculuğa çıktılar. Vardıkları çağlardan postaladıkları resimlerin sayısı 63’le sınırlı. Çünkü Tansuğ’un vitrininde 19 x 19 cm ebadında ancak 63 kare yer var…
Ressamlar kolları sıvadı. Harıl harıl “okuyorlar”. Sonra da oturup “ülküyle” çiziyorlar. Yoo zengin bir iş adamından sipariş filan almadılar. Bir rica üzerine, daha da doğrusu bir “hatırlatmayla”, Osmanlı kültürüne asırlar boyu kaynak olmuş, kimlik bağışlamış anıt eserleri resmediyordu. Öneri Sezer Tansuğ’dan geldi. Amaç: Etik bir “show”!
Önümüzdeki kitap fuarında, Sezer Tansuğ’un Beyoğlu’ndaki mekânında görebileceğiniz bu çabaya 40’a yakın ressam katıldı. Bugün değişen “hurufat” yüzünden okuyamadığımız, orijinallerine ancak müzelerde ulaşabildiğimiz anıt kitaplar ressamlar arasında pay edildi. Her ressam, kimliğine uygun bir yazar ya da eser seçti.
İpini koparmış gibi alabildiğine “ileri” giden ve değişen aktüel kültüre rağmen, süzme, seçme, aykırı bir küme ressam, alabildiğine “geri” bir serüvene açıldı. İçlerinden Yavuz Tanyeli, bir kitabın peşinden 9.yüzyıla kadar uzaklaştı: “Bu kitabın adını Kutadgu Bilig koydum. Okuyana kutlu olsun ve ona yol göstersin. Sözümü söyledim ve eserimi yazdım. Elini uzatan her iki dünyayı kut ile tutarsa, o kutlu olmuş olur. Bu sözüm doğrudur, inan.”